Cuma 21:00 - 00:30

Bedri Doğan ile Hayata Gülümse

Bedri Doğan ile Hayata Gülümse

Radyo Şiirce’de Cuma akşamları saat 21:00 de Bedri Doğan’ın hazırlayıp sunduğu “Hayata Gülümse” yayınımız Radyo Tiyatrosu ile başlıyor ve şair, şehir, film, müzik, eğlence dolu gecelerde hep birlikteyiz…

Dilinizden muhabbetin, yüzünüzden gülümsemenin eksik olmadığı günlerin akşamında birlikte mutluluğu bölüşürken, çoğalmasını, yayılmasını izlemenin keyfi ile dolu gecelerde buluşmak ümidiyle…

İstanbul’u gezip, çeşmelerinden yaşamı içerken, sinemalarına sızıp, çıkışta artistlerini, şairlerini ziyaret edeceğiz, anacağız, seveceğinizi umduğum şarkılar eşliğinde ve sizlerle bir arada olursak çok daha zevkli olacağına eminim, bekleniyorsunuz…

Ne demişti Tolstoy; “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.”

İşte buna çok yakın bizleri buluşturan sürecin başlangıcı, sonra sandıklar karıştırıldı, sonra yeni karalamalara heveslenildi, sonra kendini beğenmemeler başladı, ama gönle değen işlerin hazzı, lezzeti de başka hiçbir alanda yoktu, tutku da vardı ve bir yolu olmalı derken radyo ile tanıştım şimdi ise

Değerli Ekip Arkadaşlarımla, daima, daha iyi olma azmi ile sizlerleyim…

Cari Aşk’lar… (sen tutkuyu boş ver…)

Böyle bir hayal kurdum, tarif arayanlar için, umarım yaşayan olmuştur, vardır biz bilmesek de bir yerlerde… selam olsun yüce gönüllerine… hayatında, bir ömürde kaç kere uğrar, yaşar ki zaten insan…

Aşk ve Sevda (sevgi) karşılaştırması, kıyası veya bu yoldan hareket ederek ayrıştırarak anlamaya çalışmak biraz güç sanırım, aralarında benzerlik yok ki farkları ortaya koyulabilsin veya bana öyle geliyor, belki sevmeyi/sevgiyi bilmiyorumdur, unutmuşumdur…

Her başka iki insanın arasında veya bir kişinin diğer/başka bir kişi ile birbirinden/diğerinden çok farklı yaşadığı güzelliklerin adı olabilir “aşk” her insana (kadına) aynı çiçek yakışmaz, verilmez, herkese aynı sıfat ile hitap edemesin ki, tekrar veya taklit edilebilir değildir, olmamalıdır kanaatimce, çokta sakil olurdu bu.

Sen arıyor olmayacaksın (ilk şartı) öncelikle o gelip kapıyı kıracak, seni bulacak, ister tevafuk de, ister tesadüf, sonra da “dün, geçen hafta, önceki ay, evvelki yıl” biten ilişkinin adı da olmayacak öyle iki parfüm arası kahve koklar gibi. Aradığın (!) aşk ise ve bulamazsan bu; manava armut almaya gidip patates ile dönmek -hayal kırıklığı- gibi olur…

Sonra olunmaz ki hem de “kendine âşık edilir” sen bir ilk adımı at, gir kapıdan içeri, tatlar “lezzete” dönüşsün önce, gönlünün dümenini teslim et o kutsallığa, gerisi kolay; oldukça edersin, ettikçe olursun… “seni şanslı fani” dedirt kendine hele bir… Düne kadar ne sevmezsen artık sever olursun O seviyorsa…

Duygu’ların -dünyan- alt üst olmalı, öyle his’ler ile olmasın tarif ettiğin durumun açıklaması, aksilik olursa lavabosu aynasız, kurnası hortumsuz banyolu odada kalmayı, yemekte köfte gelirse plastik çatalla bölmeyi, ilacını aldıktan sonra dil çıkartmayı göze alacaksın, zevk çileye evrilirse sonu ucuz olmamalı yani…

Sonra da; O’nu iyiliği için özgür bırakmayı göze alacaksın gerekirse “ya benimsin, ya toprağın” değil yani işin ucu, üçüncü sayfa haberi olmak kolay tarafı, giderken (gidemedikçe); Allah’a emanet edip, ayağına taş değmesin, mutlu ol diye dua edeceksin, elin elimde olmasa da ölene kadar her müşkülüne koşarım -elim sırtında- haber et yeter diyeceksin, ağladığını da belli etmeyeceksin üzülmesin diye, nezleyim diyeceksin “neyin var” diye sorarsa… fiilen fitre’nden düşse de miktarınca “sadaka” vereceksin her sene, yaşadıkça, ahde vefa ile sadık kalacaksın…

Susmayı, sadece güzellikleri hatırlamayı başaracaksın, yandıkça, yanıp fazlasına talip oldukça. Sebep, hata, kusur varsa da neydi, kimdeydi unutacaksın. Yola devam etmeyi becerebilirsen; yönün -umulur ki- Allah’a dönerse Veli, Kula dönerse o zaman da Ozan olursun bakarsın.

Yaradan’ı yanına alıp, gönlüne katıp, Hz. Mevlana’yı, Şems’i, Hallac-ı rehber edinip, Yunus, Karacaoğlan, Dadaloğlu’nu örnek alıp, hedefe Mecnun, Yusuf, Kerem’i koymak olmalı biraz da belki.

Ne demişti Bayram Ali Hoca; “Malın zekâtı mal vermektir. Paranın zekâtı para vermektir. (Allah için) Aşkın zekâtı can vermektir can!” (can-lı olmak- aldığın nefes midir, nefesin kesildikçe kendin-i bulacaksın)

Pervane de değil, Sen “ATEŞ” olacaksın, bizi, biri aşacaksın… tüm bunları başararak ve göze alarak “AŞK” yaşayanların yüce gönüllerine selam olsun…

Bedri Doğan ile Hayata Gülümse

Tüm Yazılar

TÜMÜ