AŞIRI HASSAS KALPLER
Aşırı hassaslık, kaygı, depresyon ve psikosomatik hastalıkların ortaya çıkmasında önemli rolü olan ancak klinikte sıklıkla gözden kaçan bir kişilik özelliğidir.
Aşırı hassas kişi, hayatı başkalarından farklı yaşar. Doğuştan gelen biyolojik duyarlılığı nedeniyle, detayların ve inceliklerin daha çok farkına varır. Beyni duygu, düşünce ve duyu girdilerini daha derinden işler. Başkalarının gözden kaçırdığı şeyleri fark etme veya başkalarının görmediği bağlantıları kurma becerisi onu, daha yaratıcı ve anlayışlı kılar, ama aynı zamanda stres ve bunalıma da açık hale getirir.
Hassasiyet düzeyi, büyük ölçüde genlere, kısmen de yetiştirilme tarzına bağlıdır.
Aşırı hassas insan karşısındakinin duygularını okur. Başkalarının gözden kaçırabileceği yüz ifadeleri, vücut dili ve ses tonu gibi incelikleri hemen fark eder.
Gürültü, ışık, koku gibi uyaranlardan, kalabalıktan fazlasıyla etkilenir. Stres direnci düşüktür. Huzursuz olur, gerilir, uykusu kaçar. Yaşamdaki olumlu ya da olumsuz değişimlere kolay uyum sağlayamaz.
Tanımadığı insanların olduğu gürültülü, kalabalık ortamlarda bulunduktan sonra bir süre evine, odasına kapanıp dinlenmeye ihtiyaç duyar.
Aşırı hassas insan, sadece maruz kaldığı değil, tanıklık ettiği zulüm ve acıdan da çok etkilenir. Tanımadığı insanlara, hayvanlara, bitkilere yapılan her tür eziyet, onu derinden üzer ve hastalandırır. Şiddet içeren haberleri, filmleri izleyemez. Vicdanının ve empati becerisinin yüksekliği, duygusal tükenmeye yol açabilir.
Öylesine yaşayıp gitmek, boş sohbetlerle zaman kaybetmek aşırı hassas insana göre değildir. Hayatın anlamına kafa yorar. İnsanların, evrenin gizemlerinden etkilenmiyor oluşuna anlam veremez. Çocukluğundan beri zengin bir hayal dünyası vardır.
Çevresindeki insanların beklenti ve ihtiyaçlarını kolayca algılar, bunları içselleştirir. Başkalarını mutlu etmek için neredeyse her şeyi yaparak veya söyleyerek çatışmadan kaçınır. Kurtarıcı rolü üstlenir. Çünkü çatışma ona çok acı verir.
Şiddet eğilimli, rekabetçi, hırslı insanlar, gergin ve telaşlı çalışma ortamları tüm dengesini bozar. Yakın ilişkilerindeki sorunları veya anlaşmazlıkları içinde hisseder. Çatışma sırasında karnı ağrıyabilir, midesi bulanabilir, fiziksel olarak hastalanabilir.
Eleştiriler yüreğine hançer gibi saplanır. En küçük bir olumsuz yorum, onu geceler boyu uykusuz bırakabilir. Kendinden şüphe duymaya ve saplantılı bir şekilde düşünmeye eğilimlidir. Basit hataları için bile kendini acımasızca cezalandırır.
Bu özelliklerin bazılarına ya da tamamına sahip misiniz?
Duyarlı olmak kötü bir şey değildir. Duyarlı insanlar acı kadar mutluluk ve neşeyi de derinden hisseder. Daha derinden sever. Ancak yukarıda sıraladığım özellikler aşırı boyutlarda ortaya çıkarsa, zihinsel ve bedensel hastalıklara yakalanmak neredeyse kaçınılmaz olur. Bu tür durumlarda yalnızca hastalık bulgularını ortadan kaldırmaya çalışmak gerçek bir çözüm sağlamaz. Stresi yönetmeyi, kendisini doğru ifade etmeyi, “hayır!” demeyi, sağlıklı sınırlar çizmeyi öğrenmek, tedavi programımızın önemli bir bölümünü oluşturacaktır.